30 Ekim 2013

Firari Masallar - 4


 Birkaç zeytin yaprağı koydum tütsülüğe. Ateşi gösterdim, hiç ikiletmediler, tutuştular aşkla. Bir fısıltı saldı kendini dudaklarımdan, karıştı mis kokulu dumana. İçiçe geçtiler, ses oldular, nefes oldular, göz oldular, bakış oldular. Aldı duman içimi, okudu dileğimi. Bir mektuptu yazılmış, ben yok iken dünyada o gezermiş zamanda. Götür dedim eyy zeytin, götür mektubumu ver. Sen oku o dinlesin, arzum budur bilesin.

Şamanka - 2


 Sabahı büyütürüm göğsümde
 Işıktan dikenlerini gömer etime
 Duru beyaz bir gül düşer
 Alır yürür kanlıdere
 Ötesinde beşparmak
 Berisinde ova kıraç
 Gül yorulur allanır
 Kanlıdere ağarır

Şamanka


Açarım yüzümü ay girer içeri
Solgun bir ışık yalar durur tenimi
Güneş bekler kapıda
Avuturum sabaha
O uslu bir kedidir
Oynar durur yatağımda

Firari Masallar - 3

Demirden bir leblebidir insanlık çekirdeği. Ne ki mümkündür aşındırmak o ilahi emaneti.

Firari Masallar - 2


Uykudayım, uyuyorum. Eceli beklerken kutlu düşler görüyorum. Bakıyorum gözlerimin gerisinden, solmuş çiçekler, ağaçlar çıplak... hazanmış anlıyorum.
Dem bu demdir, nicedir hasretle beklenen. Dem bu demdir, ulular sofrasına düşsün sürgün yasemen. Salsın kokusunu yayılsın perde perde, ulaşsın dar'dan geçmiş ol yiğidin gönlüne.

Firari Masallar - 1


 İçimleyim bugün. Dünya dışarıda... Hatta uzakta. Orada bir yerde akıyor hayat biliyorum. Ancak, orada, hay huy içinde akan ben değilim. Yüzü olmayan bir çift dudak, pan flüt üflüyor içimde. Dinliyorum. Dinlemek ne kelime, pan flüt çarpıyor adeta durmuş yüreğimin yerine. Zerreciklerim biraz seyrelmiş sanki. Arada boşluk yok. Nağme eşsiz bir su, benzersiz bir ışık, ışıktan bir şelale... ben de, kainat da onun içinde. Sürüp gidiyor varoluş ve hayatın zembereği tekrar tekrar kuruluyor, her şafakta, gün doğumundan az önce, mavi gerdanlı bir serçenin ötüşüyle.