27 Ocak 2014

Okumak



Okumak aktif bir eylemdir. Okuyacaksınız. Çok okuyacak, çok karşılaştıracak, çok kuşkulanacak, kere be kere kendinizden ve önceki bilgilerinizden şüpheleneceksınız. Sonra kimileri pekişecek, kimileri değişecek. Bu okumanın diyalektiğidir, kaçınılmaz. Bu diyalektikten yoksun bir okuma kuran/incil okumasına benzer ve sizi bilmeye değil inanmaya götürür. Kuru kuruya inanırsınız. Sonra da gözleriniz hep inandıklarınızı destekleyen yazıları arar. Bulursunuz. Ama bilgiyi değil, tıpkı sizin gibi ama sizden önce inanmış, iman etmiş olanları... Böylece ideoloji dinsel bir nitelik kazanır ki korkunç bir şeydir. Buna düşmüş çok insanımız var. Görüyoruz, tespit ediyoruz ve not ediyoruz.

O Ağaç



Sabah olmaz bu gece
Durup dururken
Nedendir bilinmez
Gene "O" ağaç
Çiçeklendi içimde

Varlığım Kanatlanır



Damlacıklar halinde
İndikçe yağmur
İndikçe üstüme
Hafiflerim kendimden
Varlığım kanatlanır
Ayrılır bedenimden
Bir hayal halinde
Beliririm sende
İç geçirirsin derin
Haberin bile olmaz
Konduğumdan göğsüne

Küçücük Bir Yalan



Bıçak gerekmez
İlla ki kurşun
Taşlamak
Zehirli ekmek
İlmiğe boyun geçirmek...
Küçücük bir yalan
Yüzün kızarmadan,
Bir çift göz
Riyakar bakan,
Bir tek cümle
Kafayı bulmuşken
Hiç beklenmedik anda
Ağzından çıkan,
Öldürür... Hem de nasıl
Hiç acımadan

Tuhaf Sessizlik





Tuhaf bir sessizlik
Hüküm sürüyor içimde
Sıcaklık sürekli
Yirmi derece
Yaz yok, kış yok
Baharı, güzü yok
Dün ve yarın yok
Eriyip akmış zaman
Çökmüş yerin dibine
Sonra da donup kalmış
Donup kalmış öylece

Ne Çok



Ne çok güne uyandık
Ne çok gece indi üstümüze
Ne çok yol yürüdük
Ne çok oyalandık durduk
Kaldık bir yerde
Ne çok yedik be
Ne çok içtik öyle
Ne çok ağlayıp güldük
Sevdik, seviştik yerince
Ne çok yaşadık böyle
Bir tek ölmedik işte
Ölmedik be

Çerağ




Çerağı içimde yaktım
Rüzgarı içimde estim
Yağmur oldum yağdım
Deniz oldum coştum
Alemi koydum içime
Uyandığım ol demde
Zamanı akıtıp durdum
Hep içimden içime

Son Yaprak




Asmadaki son yaprak
O kınalı yapıncak
İncecik sapcığından
Ayrılıp düşüvermiş
Şu mecalsiz rüzgara
Nasıl oldu yenilmiş

Kumru



Bir garip kumru idi
Yavrusu akça
Pencereyi açınca
Havalanırdı korkuyla
Bu sabah hiç korkmadı
Korkup da hiç kaçmadı
Durmuş meğer yüreciği
Soğumuştu gövdeciği
Vurdun beni kumru sen
Sabah sabah kalbimden

Gölge



Gözleri bulut
Bakışı yağmur
Nefesi ışık
Hayal meyal bir gölge
Yürüdü geldi sessizce
Durduk öyle karşılıklı
Gözlerimiz hep yaşlı
İçimi çekerek uyandım
Bildim, o babamdı

Duvar



Eski, yorgun bir duvar
Üzerinde derin izler var
Genç, çocuk, ihtiyar
Dokundukça dokunmuşlar
El izinden bitap duvar
Kocaman bir kamburu var
Eyy derin kuyudan 
Eyy uçsuz ovadan
Eyy dağların ardından
Daha sırdaş eski duvar
Sen de geldin geçiyorsun
Geçip de gidiyorsun
İki kapılı bu handan
Gözün arkada kalmadan

Nece



Nece söyler dil...dinle 
Nece söyler bülbül şarkısını, 
Çiçek kokusunu salar nece
Tıp tıp atıyor bak yüreğim
Yürek atışı necedir... söyle
Gece usulca iner
Gün çekilir usulca
Çıt çıt eder ağaçların dalları
Bilirim ki söyleşirler
Acep sohbetleri nece