23 Kasım 2013

Yol Şiirleri - 8


 Başlıyorum hazırlığa
 Uzun uzun yıkıyorum saçlarımı
 Su damlacıkları biriktiriyorum
 Göbek çukurumda
 Kulağımın arkasında 
 Geceden kalma bir gül
 Utangaçça katılıyor
 Hamam sefasına
 Kurna, göbek taşı, sabun köpüğü
 Buhar, nem, kokular...
 Başımın dönmesine
 Sadece beş var...

Yol Şiirleri - 7


 Kapalı kapıları açmak
 Açıkları kapatmak istiyorum
 Yürünmüş yollardan değil
 Ayak basmamış patikalardan,
 Dağlardan aşmak istiyorum.
 Hiç yağmayan yağmurlarla ıslanmak
 Hiç çıkmayan güneşin altında kurumak,
 Deli gibi koşmak istiyorum
 Koşuyorsam eğer, zınk diye durmak
 Çiçekler yeşil olsun istiyorum
 Yapraklar kırmızı, sarı, mavi ,ak...
 Yaşamak istiyorum
 Hiç doğmamış gibi yaşamak...

Yol Şiirleri - 6


 Açarım kendimi
 Güneş dolar içime
 Delirir dünya
 Ben beklerim eşikte
 Zamandır geçer
 Devrandır döner
 Saklanırım kendimde
 Ayın serin şavkı
 Derman olmaz derdime

Yol Şiirleri - 5


 Tut ellerimi rüzgar
 Karışayım bulutla
 Yağmur olup düşeyim
 Düşeyim topraklara
 Bir çiçek olup açsam
 Bir diken, bir çalı, 
 Sarı çiçek lapsana
 Yaşamak yaşamaktır
 O ilk nefesten sonra

Yol Şiirleri - 4


 Yüzüme bakıyorsun
 Kelimeler acıyor ağzımda
 Elimi tutuyorsun
 Gönül telim titriyor
 Tutuşuyor eteklerim
 Arkanı dönüp gitsen
 Boşalıyor dünya
 Gel ömrüm manası eyy
 Pranga ol ayaklarımda

Yol Şiirleri - 3


 Uzun yoldan geliyorum
 Terliyim ve susuz
 Gözlerimin derininde
 Taşıdım çoban yıldızını
 Düşürüp avuçlarına
 Bir öpücük kondurup
 Hasret dudaklarına
 Gideceğim sonra
 Sızım sızım bir yanım
 Bir yanım denizdalga

Yol Şiirleri - 2


 Yola çıkar mı
 Yoksa düşer mi insan
 Ne fark eder eyy yolcu
 Yürümekse aslolan

Yol Şiirleri - 1


 Bir avuç kuru gül yaprağı
 En sevdiğin mor elbisem
 Elimdeki el izin
 Dudak kıvrımlarına sinmiş
 Ilık ılık nefesin
 Hepsi üst üste bir valizde
 Hazırlanmış bekliyor
 Yolcunun hali belli olmaz
 Sen hiçbir yere gitme
 Hep beni bekle
 Hiç geri dönmesem de
 Hep bekle...

Yol ve Yolculuk



Yola çıkılır mı yoksa yola düşülür mü?
Yola çıkmakla yola düşmek arasında bir fark olmalı. Yola çıkmak sanki daha bir planlanmış, düşünülüp taşınılıp verilmiş bir kararın sonucunu ifade ediyor gibi. Oysa düşmek beklenmedik bir şeydir. Sarsıcıdır. Hazırlıksızsınızdır. Sizi yola düşmeye mecbur eden bir şey varlığını ima eder. Bir oldubittidir sanki. Ancak neticede her iki durumda da bir yolculuk söz konusudur. Yolculuğun çok katmanlı ve kalıcı bir iz bırakması yolcuya bağlıdır. Elbette yol'un kendisi de önemlidir. Ancak hiç bir yolun her adımının hesaplı ve kestirilebilir olması beklenemez. Bu anlamda yol her zaman sürprizlere açık olmayı gerektirir. Açık ve hazırlıklı. Dahası yol azdan çoktan bir şeylerin göze alınmasını da talep eder yolcudan. Öyle ya "Yolcunun hali belli olmaz" denmiştir ezelden, "Gidip de dönmemek, gelip de bulmamak var" denmiştir. Nereden bakarsanız bakınız yolun ve yolculuğun tekinsizliğine işaret eder kadim sözler.

Yola çıkmak ya da yola düşmek...
Tuhaf bir tezatla birincisi bir çıkışı, tırmanışı işaret ederken ikincisi bir inişi, düşüşü işaret etmektedir. Demek ki çift taraflıdır yol her zaman. Gidişi vardır, dönüşü vardır. Yokuşu ve inişi vardır. Yolculuk biraz da buna bağlı olarak kolay ve keyifli ya da zor ve zahmetli olur.  Dümdüz yol olur mu? Olmaz. Ya da göreceli olarak düz yol olabilse de, bu, yolculuğun kolay ya da keyifli geçeceği anlamına gelmez. Sıkıcı olabilir. Hatta fazla konforlu ve zikzaklarından arındırılmış, bütün köşeleri rahatça dönülecek şekilde yuvarlaklaştırılmış yol yolculuğu tümden anlamsız bir hale getirebilir. Bu durumda büyük ihtimalle yolcu uyur. Yolda uyumak en hafifinden yolculuğu kaçırmanıza neden olur. Daha beteri sıçrayarak uyanmanıza yol açacak bir kazayı beklemelisiniz. Ve en fenası uyanamadan direkt ölüme geçmenizdir ki artık sizin için bu âlemde bir yol ya da yolculuk söz konusu değildir.

Bu durumda yol'dan ya da yolculuktan düşmekten söz edebiliriz. Yol'dan ya da yolculuktan düşmek menzile varamamak demektir. Yolun sonunu görememek.


Başka yollar ve yolculuklar sizi bekliyor olsa da bunlar tamamlayamadığınız bir yolun varlığını inkâr etmezler. Tam tersine onların varlığı tamamlanmamış/tamamlanamamış bir veya birkaç yolculuğun iz düşümlerine karşılık gelmektedir. Daha geniş bir çerçevede herhangi bir yolun tamamlanmama ya da yürünmeme ihtimali yoktur. Er veya geç, varlığa gelen her tezahür ya da tezahür etmiş her varlık kendi potansiyelinin elverdiği menzile varacaktır.