27 Mart 2003

PEKİ YA IRAK’'DA

Dün ve bu gün güzel bir sabaha uyandık biz. Güzel bir sabaha. Apaydınlıktı dışarısı ve güneş tüm görkemiyle yükseliyordu doğudan. Bir Mart sabahına uyanıyor olmanın tüm sesleri çığlık çığlığaydı dışarıda. Bir Mart sabahı, bir bahar sabahı daha. Bütün doğa kıpır kıpırdı, ellerimizin altında.

Hiç bomba düşmedi gökyüzünden. Hiçbir beden parçalanmadı. Ama ya Irak’ta?

Sabah çiğinden bir damlacık süzülüverdi penceremden. Minicik bir damlacık, ama bütün hayatı barındırıyor içinde her nasılsa. Bir kuş kanat çırpıp geçti hızla. Bir kara sinek vızıldadı arsızca. Papatyalar sapsarı açmıştı ve bir bayram coşkusu yaşıyordu doğa. Mavi gökyüzünden hâlâ kristal gibi yağıyordu çiğ.
Hiç silah sesi duymadım. Hiçbir mermi saplanmadı ete. Ama ya Irak’da.

Bir düşü bitirmiş yenisine başlamıştım uyanmadan az önce. Bir çocuk doğurmuş, bir çocuk büyütüyordum. Uzun, siyah saçları vardı çocuğumun. Kırmızı yanakları. Bir tabak dolusu nar vardı elinde. Bir tabak dolusu incir. Bir tabak üzüm ve berekete doğmuş olmalıydı her çocuk gibi benimki de.

Hiçbir çocuk açlıktan ölmedi düşümde. Hiçbir ananın tabağı boş değildi. Peki ya Irak’da.

Sabah güneş, öğlen yel ve yağmur vardı. Akşamüstü şeker gibiydi hava. Bir yirmi bir Mart daha. Doğanın canlanışı, hayatın derin uykusundan uyanışı. O muhteşem rutin yaşanıyor bir kez daha. Her seferisinde şaşkınlığa düşüyoruz. Her seferinde hayran olmadan edemiyoruz Toprak Ana’nın o mucizevi alışkanlığına.
Bastığımız topraktan hayat fışkırıyor, can suyu akıyor damarlarında. Peki ya Irak’ta?

Bir kadın bebeğini emziriyor sevgiyle. Süt fışkırıyor memesinden. Sıcacık battaniyesine sarılmış bir bebek, anasının kokusu burnunda, ne de güzel uyuyor huzurla. Ölmesin anasının kucağında bebekler, analar ölmesin bombalar altında. Büyütsünler bebeklerini, bebekler savaş nedir bilmesinler.

Ne benim ülkemde ne de Irak’da.

Elma kokusu nasıl dehşetin kokusu olur ki? Elmalarla büyüdük biz. Gecelerce sapına ip bağladığımız Trodos elmasıyla daldık uykulara. Ondandır koynumuzun haââ elma elma kokuyor oluşu. Ondandır elmanın hem çocukluğumuzun hem de aşkın sembolü oluşu.

Elma kokusu nasıl ölümün kokusu olur ki?

Kokuları ellemesin ölümün efendileri. Kokuları karıştırmasınlar iğrenç savaşlarına. Elma hayatın ve aşkın kokusu olsun.

Hem benim ülkemde hem de Irak’ta.

Tijen Zeybek (25 Mart 2003-Yenidüzen)