19 Mart 2003

Bir Olmak Biz Olmak

Güzel ve uzun bir kış bu. Güzel, uzun, yeşil bir kış. Kıbrıs’ta hüküm süren kış kadar güzel Kuzey’de hüküm süren kavga da. O kadar bütün ve kalabalık ki; işte tam da bundan dolayı bereketli ve verimli. Birlikte olduğumuz için tepeden tırnağa heyecanız. Büsbütün olduğumuz için düşman çatlatırcasına “bir” ve “diri”yiz. Üstelik biz “bir olmak” ve “diri olmak” nerden gelir onu da biliriz. İşte her gün sokakta, her gün eylemdeyiz. Elbette hiç birimizin diğerinden vazgeçmeye niyeti yok. Elbette eylemde birlik olmayı başardığımız gibi erken (veya değil) seçimde de birlik olmayı başaracağız. Yolumuz aynı ve o yolda bizi bekleyen “Mayıntaş”lar da aynı. “Mayıntaş”ların arkasındaki irili ufaklı kurşunlar da. İşte Bu Memleket Bizim Platformu evimiz ve günün sonunda mutlaka dönmemiz gereken yer orası.

Meydanlar ve Kuğulu Park da bizim. Aslında hiç birimiz unutmamalıyız ki BMBP evimiz olduğu sürece, orayı ne kadar evimiz kılarsak meydanlar ve parklar o kadar bizim olacak. Biz ne kadar birlik olursak halk da o kadar bizimle olacak. Baksanıza bir düdükle toplanıyor binler. Sadece bir duyuru, bir düdük sesi bekliyorlar. Bir de birlikteliğimizi, BMBP’nda pişirip kotardığımız, kolektif projelerimizi.

Eğer gasp edilen iradeyi geri almanın yolu erken seçimden geçiyorsa, eğer erken seçime halkın iradesini geleceğimize yansıtmak için gideceksek, eğer yolumuzu tıkayan “taş”ları, kafasız “Baş”ları temizlemek içinse yolculuğumuz gidelim elbet. Gidelim ve değiştirelim baştan başa her şeyi. Amma, nasıl bu adada yaşamanın kaderini paylaşıyorsak, nasıl çocuklarımızı geleceksiz bırakanlara duyduğumuz öfkeyi paylaşıyorsak, nasıl barışa olan susuzluğumuzu dindirmek için kol kola yürüyorsak seçim listesini de paylaşalım. İnsanlar o listeye baksınlar ve sol’da kim varsa orada görsünler. İnsanlar o listeye baksınlar ve meydanlarda alkışladıkları kim varsa orada görsünler, insanlar o listeye baksınlar ve bugünlere gelirken tek yaptığı geleceğimizi kemirmek olan emir kullarından hiç kimseye rastlamasınlar.

Madem ki pankartlarımızdan “meclis”i sildik -ki o meclis referandum hakkımızı gasp etmiş ve bizi yok saymıştır- demek ki biz bizeyiz. Bu sıradan bir seçim olmayacak. Unutmayalım ki kimse mikrofonu eline alıp kürsüye çıkanlardan “sağlık sisteminin yenileştirilmesi” ile ilgili projelerini duymak istemeyecektir. Ya da çökmüş ve göçmüş eğitim sisteminde kaç öğretmenin daha istihdam edileceğine dair sayıklamalar da duymak istemeyecektir kimse. Ne diyeceksiniz? “Eğer kaynak bulabilirsek maaşlarınızı artıracağız.”mı? Ama bu statükocuların argümanı değil mi? Ne vaat edeceksiniz ki? Şehit çocuklarına asla sahip olamayacakları toprakların “tapu”larını mı dağıtacaksınız? Elbette hayır. İnsanların duymak istediği tek bir şey var. Onu da zaten aylardan beridir meydanlarda dillendirenler sizsiniz. Çözümü, dünyayla bütünleşmeyi, varlığımızı hukuki temellere dayandıracak bir anlaşmayı, keyfi uygulamaları ve saçma sapanlığı ortadan kaldıracak yeni bir düzeni.

Sanırım herkesin teslim edeceği bir gerçek vardır ki o da bütün bunları hiçbir siyasi partinin tek başına başaramayacağıdır. Bu ancak güçlerin birleşmesiyle başarılabilecek bir hedeftir. Ve de ancak ve sadece bu hedef insanların desteğini alacaktır.

Bu başarıldı mı geridekilere ne kalır? Bir yanda proje olarak önümüze geleceği sunanlar, diğer yanda ise geçmişin solmuş acılarını taptaze kanlarla sulayıp canlandırmaya çalışanlar. Bir yanda dünya ile bütünleşmeyi ve AB’yi önerenler, diğer yanda şaşaalı yaşantılarından vazgeçmemek için asker çizmesiyle tepemize basmaya hazırlananlar.

Evet, durum çok açık. Yapacak tek şey var. Başarmamız gereken tek şey. “Bir” olmak, “Biz” olmak. Hedefe ulaşıncaya kadar. Tek başımıza da bir şeylerin kavgasını verecek zemini buluncaya kadar. Çözüme imzayı koyuncaya kadar. “Demokratik” bir ortam buluncaya kadar.

Tijen Zeybek (19 Mart 2003-Yenidüzen)