10 Ocak 2003

Halk Koyun mudur

Hâlâ televizyonlara çıkıp “Halk bu planı bilmiyor.”demiyorlar mı hayretten ne düşüneceğimi şaşırıyorum. Bazıları “Halk yanlış bilgilendiriliyor. Bu plan esaret planıdır ”diyor. Hatta kimileri “Halka bu planda olmayan şeyler varmış, olan şeyler de yokmuş gibi gösteriliyor.” diyor. Yani kim bu “halk”. Halk sen, ben, biz değil miyiz? Eğer öyleyse biz aptal mıyız? Biz okuma yazması olmayan kara cahiller miyiz? Biz dünyayla bağlantısı kopuk, balta girmemiş ormanlarda yaşayan “yerliler”miyiz? Yoksa biz yılın dokuz ayı karlardan yolları kapanan, kırsal kesim insanları mıyız? Yoksa okuduğunu anlamayan, kandırılmaya açık, hafifçe alık saftirikler miyiz?

Bütün bunları bıkmadan usanmadan, her uzatılan mikrofona papağan gibi tekrarlayanların kafasındaki “halk” imgesi nasıl bir şey acaba? Onlara göre halk dediğin kalabalık, çobanlarının arkasından giden koyunlar olmalı. Çoban nereye giderse gitmeli, nerede durursa durmalı. Çoban kurt olup kuzuları yese dahi koyunluğa devam etmeli.

Halk koyun mudur?

Zaten bunlar değil midir en küçük bir farklı söylem ve eylem de çevrenizdekileri “Her koyun kendi bacağından asılır. Siz ona uymayın.”diye uyaran. Bu zihniyet değil midir gelenekselleşmiş haksız uygulamalara, yasa dışı emirlere dur diyenleri yalnızlaştırmak için diğerlerine “Sakın ona uyma. Sürüden ayrılanı kurt kapar.”diyen.

Halk sürü müdür?

Bin bir yalan ve küçümsedikleri halkın güveninin istismarıyla oturdukları koltuklarda padişahlıklarını ilân eden bu “seçilmiş krallar” ın gözünde halk hiç büyümeyen çocuklardır. Ve bütün çocuklar gibi idare edilmeli, ana-babalarının sözünden çıkmamaları onlara iyice belletilmeli ve böyle bir yola meylettikleri zaman da dövülmelidirler. Bütün çocuklar yaramazlık yaparlar ve mutlaka sonunda özür dilemelidirler. El etek öpüp, af dileyen, beş kilometre öteden dahi ceket düğmelerini ilikleyenler “hayırlı evlat”lardır. Diğerleri hayırsızdırlar, ihanet içindedirler, çizmeyi aşmıştırlar, çok ileri gitmiştirler velhasıl dayağı hak etmiştirler. Çocuklar da böylesi muameleye asla layık değildirler.

Halk çocuk mudur?

Bu ülkenin yüzde doksanı okuma yazma biliyor. Bu ülke gençliğinin neredeyse tümü üniversite mezunu ve büyük bir kısmı işsiz. Şimdi, bu “seçilmiş krallar” ve onların önünde ceket ilikleyip, emirlerine amade duran kraldan kralcılar bilmiyorlar mı ki bu okumuş yazmışlar aylardan beridir tüm gazetelerin ekinde verilen Annan Planını okuyorlar. Hiç akılları kesmiyor mu ki bu işsiz ve işli üniversite mezunları internetlerde geziniyorlar ve oralardan Annan Planının orijinalini bulup çatır çatır okuyorlar. Şimdi bu kafasındaki halk imgesinde bir gariplik sezilen kesim bilmiyorlar mı ki aylardır bütün köşe yazarları Annan Planının gerek hukuki dil gerekse siyasi terimler dolayısıyla kolayca anlaşılamayacak bölümleri hakkında neredeyse ayrıntının ayrıntısını anlatıyorlar. Ve ben, sen, biz yani halk durup dinlenmeden bunları okuyup içimize sindiriyoruz.

Bu, bizim hafifçe alık olduğumuzdan iyice emin olan yaşlılar güruhu ve düşünme özürlü takipçileri işlerini halâ gece yarıları kapıların altından attıkları pusulalarla mı görüyorlar ki bizim de teknolojiden yararlanmadığımızı zannediyorlar.

Biz okuduğumuzu anlıyoruz, anlamadığımızı otoritelere soruyoruz. Tahmin edebileceğiniz gibi de otorite dendi mi aklımıza siz gelmiyorsunuz. Sizi çağrıştıran terimler daha çok bağnazlık, dayatmacılık, küçümseme, paranoya, megalomani, padişahlık vb.

Tijen Zeybek (10 Ocak 2003 Yenidüzen)