4 Şubat 2014

Rutin ve Ritüel

Rutin ve ritüel hakkında düşünmeli. Günde iki kahve içersiniz mesela. Ve çok ama çok seversiniz kahve içtiğiniz o anları. O kadar önemsersiniz ki köpüklü sevdiğiniz için yanlışlıkla kaynamışsa kahve döker yenisini yaparsınız. Bu seferki tam istediğiniz gibi olur. Damak çatlatarak içersiniz. Bu ritüeldir. Ama günde on tane ve hiç bodaya çıkarmadan içiyorsanız bu sizin rutininizdir. Onlarca kumru vardır etrafta. Ama bir tanesi var ki, bazı sabahlar gelir konar pencerenizin kenarına. Sabah gözünüzü açınca onunla gözgöze gelirsiniz. Ve yattığınız yerden hiç kımıldamadan onu seyredersiniz. Ve bunu çok ama çok seversiniz. O "bazı sabahlar" sizin ritüelinizidir. Özeldir. Yattığınız yerden tadını çıkarırsınız. Ancak eğitseniz bir kuşu ve her sabah gelse konsa pencerenize ve her sabah uyandığınızda ilk onu görseniz bu sizin rutininizdir. Ve giderek, baksanız bile görmez olursunuz kumruyu. Ya da görseniz bile bakmaz olursunuz. Rutin böyledir.

Günöykü -2


Yıl 1983. Bodiride gül damlası. Babamla bir türküye durmuşuz; vardar ovası...
Ancak türkünün “Kazanamadım sıla parası” nakaratını biz anlaşmış gibi hep ekmek parası olarak söylüyoruz. Babam bilinçle söylüyordu mutlaka. Ne de olsa gurbette değildik, öz yurdumuzdaydık.

Ama ekmek parası kazanmak zordu, hep zor olmuştu. Nakaratlara gelir gelmez gözleri dolardı babamın. Benim gözlerimi dolduran da bu olurdu. Biraz ağlar, biraz gülerdik. Türkülerimizi hep yaşlı gözlerle bitirirdik. Biz böyleydik.