22 Mart 2014

Bir Çift Göz



Uzun uzun düşündüm 
Geceydi, yıldızlıydı gökyüzüm
Ne zaman ki aklıma düştü
Aklıma düştü senin yüzün
Dağılıp gitti hüznüm
Ah be iki gözüm...

İki Gözüm -2



Tutuşmuştuk elele
Çağlar geçti üstünden
Kapatıp gözümüzü hileye
Atlamıştık uçurumdan
Düştük düştük seninle
Parça pençik etimiz
Buluştuk tek alemde
Artık düğündür ölüm
Nikahınsa hep bende

İki Gözüm -3



Neyim varsa hep sende
Bir çift göz, bir yemin
Bir de mücevherlerin

İki Gözüm -4



Yasasıdır hayatın sevmek ve sevmek ve sevmek
Kimi, diyen cahildir
Cananı bulmak için
Bilmek gerektir bilmek
Ve bilmek ve bilmek

İki Gözüm -5



Duruyordum pencerede
Uykuluydu toprak
Uykuluydu ay
Uykuluydum ben de
Rüzgar esti aniden
Dağıldı saçlarım,
Düştü uyku gözümden
Bildim ve ürperdim
Nefesindi bende esip
Beni kendimden geçiren

İki Gözüm -5



Bir yanım yürüyüp gitti
Kaldı bir yanım
Bir yanım aştı dağları
Tanıdı zirvelerde karları
Bir yanım oturuyor hala
Kurulmuş son masada
Seninle karşılıklı
Azacıktan çoğa doğru
Şaraplı

İki Gözüm -6



Kırbaçlayıp zamanı
Yaşıyorum doludizgin
Bir küheylan sırtı sevdam
Uçuyorum gül benizlim
Sesindir varır yanıma
Sorarım nerde ateş
Nerde kor yangın nerde
Cevap verir hafifmeşrep
Elinle koyduğun yerde

İki Gözüm -8



Alevim, suyum, ovayım
Ateşli, coşkun, ot ocak
İnsanım, çocuğum, kadınım
Bir kınalı yapıncak
Gelir saçından bir tutam
Bir tutam gri lale
Siner kokusu göğsüme
Alazlanır yanarım

İki Gözüm -12



Yürüyüp gidiyorum
Arkamda kalıyor dünya
Kaç ekmek bana yazılmış
Kaç zeytin, kaç lapsana
Gönlün köşkü evimdir
Evindesin gönlümde
Yürüyüp gidiyorum 
Bulutları gözlüyorum
İndi inecek yağmur
Çok iyi biliyorum
Kaç damla yazılmış alnıma
Kaç gün doğumu
Kaç gün batımı sonra
Yürüyüp gidiyorum
Gönlün köşkü evimdir
Evimi özlüyorum

İki Gözüm -15



Bir uykuydu uyandım
Mis ambere boyandım
Yolum buldum yürüdüm
Bin alemi dolandım
Sabahım sensin 
Akşamım sen
Varlığım sensin
Yokluğum sen
Bildim, anladım

İki Gözüm -1



Bir bulanık suydu aklım
Dalgalandım dalgalandım
Geldin öptün yüreğimden
Yüzüm gözüm ıslandım
Dupduru bir suyum artık
Yürüyorum yolumu
Kah köpürüp çağlayarak
Kah uykuya ninni diye
Mırıl mırıl şırlayarak

İki Gözüm



Bin kat üstündeyim yerin
Bulutlar yastık başıma
Bin kat altındayım yerin
Toprak yataktır bana
Sen geçiyorsun gözümden
Gözüm yoldur ince uzun
Seni getiren bana

Büyük Şehrin Yalnızlığı Ağırdır



Hiçbir yalnızlık büyük şehirde yaşayan insanları ezen yalnızlık kadar ağır değildir. Büyük şehirler, apartmanlar, gökdelenler ev olamadı, olamaz insanoğluna. O yüzdendir çağlarca insanlık yolunda büyüyen insanın hızla küçülmesi. O yüzdendir insanın insanlığından eksilmesi. Büyük şehir insanı bin yıl da yaşasa göçmendir olduğu yerde. Büyük şehrin yerlisi olunmaz, çünkü beton "yer" sayılmaz. Toprakla birlikte köklerini, tarihini, masallarını, türkülerini kaybeden insan artık belleği silinmiş, insani özellikleri belki bir daha ortaya çıkarılamayacak derecede sindirilmiş kayıp insandır. 

Büyük şehrin korkuları da büyüktür. Kemirir insanı. Sokağa adım atmakla varlığından uzaklaşmak bir olur. Onca birbirine yabancı kalabalık arasında kendi varlığını nereye koysan olmaz. Şu yanından geçen sana benzemiyor. Arkandan gelen de. Önünde giden yedi kat yabancı. Kimseye merhaba demeden yürüyebilirsin saatlerce hatta günlerce. Kendini küçültürsün mecburen. Bir "hobi" grubuna dahil olursun ve varlığını hissetmeye çalışırsın. Az çok birbirine benzeyen insanlar olmasını umut edersin. Ama değildir. Değildir çünkü her yalnızlık kendine benzer ve yalnızlık ortaklaşılabilen bir şey değildir. Aslında yalnızlık düşman da değildir. Ancak yalnızlığa mahkum kılınmış insan şakası yok kanserdir. İnsanın insana olan korkusunu ve güvensizliğini besler, büyütür ve onulmaz bir hale getirir büyük şehir. Yalnızlık ve tedirginlik, tedirginlik korku biriktirir çünkü. Birikmiş korkunun sonucu öfkeyle boğulmaktır. Kimi sessizce kendi öfkesinde, öfkesinin dahi farkına varmadan boğulup gider. Kiminde patlar öfke. O zaman kişi bu güne kadar adını koyamadığı, simasını bilemediği, sesini tanımadığı düşmanına zehrini kusmak için somut bir hedef arar. Arar ve bulur. İşsizlerdir, köyden gelenlerdir der. Kendinin de yirmi, otuz, kırk yıl önce köyden geldiğini unutarak. Tinerci çocuklardır der. En masumu suçlu ilan ettiğinin hiç ayırdında olmayarak. Kulağına mutlaka çok eskiden üfürülmüş bir alevi, komünist, solcu, orospu, kötü kadın, iç düşman, hain vs öcüsü vardır. Çıkar gelir belleğin katman katman altından, ete kemiğe bürünür ve cinayet işlenir. Budur büyük şehirlerde toplu olarak ama toplum olamayarak yaşamanın sonu. 

13 Mart 2014

Berkin Elvan -3




düşer bir çocuk toprağa
tertemizdir zaten
gene de yuyarlar suyla
bürünür beyazlara
hiç kapanmaz gözleri
hep bakar öyle
bakar kapkara

Berkin Elvan -2



bir yanda vurulmuş bir çocuk
hepi topu 15 kilogram
öbür yanda bir zalim
kod adı "uzun adam"
tartıldı vicdan kefesinde
ağır geldi iki metre kefen
bin kiloluk uzun adamdan

Berkin Elvan -1


Yeryüzünden gaibe ekmek taşıyan çocuk 
Hayatı ölüme bağladın
Şuncacık halinle ruhani olanın eline 
Dünyevi olanı, ekmeği tutuşturdun 
Sen sonsuzun habercisiydin çocuk 
Ölüm ile hayatı el ele tutuşturdun

Berkin Elvan


Haydi çıkalım sokaklara
Birer Berkin ekmeği alalım
Basalım bağrımıza
Derin derin koklayalım
Haydi ey insanlar
Cesaret
Hepimiz birer Berkin olalım
Zalime kılıç niyetine
Berkinekmek çalalım

Tanrı/Allah/Yaradan



Tanrı/Allah/Yaradan var mı yok mu sorunuza kimse cevap veremez. Ne bilim adamları, ne NASA, ne CERN ne de başka bir yer. Bu sorunuza Papa da cevap veremez, diyanet işleri başkanı da, Buda da, Krişna da, Tao da, Mevlana da cevap veremez. Kitaplarda da bulamazsınız tanrıyı. Ne Kuran'da, ne İncil'de ne de Tevrat'ta. Camide de bulamazsınız, ne de kilisede, havrada. Vatikan'da da değildir tanrı, Kabe'de de,Hindistan'da da.
Onu içinizde bulursanız var demektir ki zaten o zaman her yerde bulursunuz. Bulamazsanız yok demektir ve zaten o zaman hiçbir yerde bulamazsınız. Lakin yola tanrıyı bulmak için çıkmanıza gerek yok. Yola insan olmak için çıkacaksınız. Eğer insan olma yolunda yürümeyi başarırsanız arasanız da aramasanız da bulursunuz ve bulduğunuzun adını bilmediğiniz için ona Tanrı/Allah/Yaradan dersiniz. Yok insan olmak yolunda yürümeyi başaramazsanız vardığınız yer layığınızdır ama başka bir yoldur.
Tanrıya/Allaha/Yaradana yakın olan, insanlaşma yolunda olanın parayla, iktidarla, hırsla, kinle işi olmaz. İsterse her gün bir hatim indirsin. Günde bin kere namaz kılsın. Kendini kiliseye, havraya kapatsın ve yirmidört saat kitabını okusun. Tanrısallığa dahi yaklaşamaz değil ki hakikate. Altın koltukta oturan ve Afrikadaki aç çocuklar için yardım çağrısı yapan Papa şu yeryüzünde Tanrıya en uzak varlıktır. 

Eğer kitaplardan tanrıya, allaha ulaşılabilseydi seksi kedicik biriktiren Adnan Hoca bir ermiş olurdu. Diliyle de, eliyle de döven bir zalim olmazdı Tayyip bey. Eğer Kuran okumakla allaha yaklaşılsaydı Muaviye olmazdı, Yezid olmazdı, Emevi olmazdı. Cübbeli Ahmet kendi çocuğundan tahrik olduğunu o yüzden kucağına almadığını itiraf etmezdi.

10 Mart 2014

Ten -11



Bir adım ötemdesin
Uzansam dokunurum
Dokunsam düşer güneş
Ovada yangın başlar
Sevişsek ay karanlık
Sevişsek ayıp
Sevişmesek
Yazık...

Ten -10



Yağıp suyumu ovaya
Yıkayıp taşı toprağı
Yorgum dönüyorum yatağa
Tatlı bir ninni olup
Doluyorsun kulağıma
Bir ışık seli pürnur
Yağıyor saçlarıma

Ten -9



Yarıp kendimi
Basacağım seni 
Kapatıp yaramı
Saklayacağım içimde
ilanihaye

Ten -8



Sen...
Gülümdeki ak leke
Kanlı yara ak tenimde
Düştüğümde sıyrılan
Yangınsın dizlerimde
Soğuk, terli bir susun
Ateşimi söndüren
Sen...

Ten -7



Kaç kere soyundum kendimden
Kaç yeni ten biçip, giyindim ben
Kaç kere durup bekledim arafta
Tensizliği bilirim ben
Kaç kere yandım ateşlerde
Kaç kere yundum ölü yucu sularda
Kaç kere vuruldum kendimden
Kaç kere can verdim
Can vermek nedir
Bilirim ben
Kaç doğruldum
Doğurdum kaç
Kaç dövdüm
Dövüldüm kaç
Kaç sürdüm
Sürüldüm kaç
Olmayı da ölmeyi de
Öğrendim ben

Ten -6



Yağmuru sağıp buluttan
Ayırıp buğdayı başaktan
Güneş damıtıp nurdan
Sevda ekmeğini pişirdim
Pişirdim de getirdim
Bölüşelim ortadan
Acıktıkça yiyelim
Yiyelim diye sevgilim

Ten -5



Tuzunu ben basarım
Denizlerde yıkarım
Açık yaramdır sevdam
Susadıkça kanarım

Ten -4



Açılır yüreğin
Al karanfil misali
Sokulgan bir kediyim
Yumuşacık dikenlerim
Girerim usulca
Girerim içeri

Ten -3



Gece olunca
Hani uyuklarsın
Hani soyunursun
Girmek için 
Sevdanın koynuna
Teninden de soyun
Soyun kendinden
Sakın unutma

Ten -2



Beladır başında
Dağılmış saç
Gamzeli diz arkası
Dudaklarda apansız
Patlayan kahkaha
Kaldır at diyorum
Ten beladır
Beladır başında

Ten -1



Alırsın geceyi çekip üstümden
Nurdan bir ışık patlar yüzünde
Kıyısında durursun uçurumun
Bir, iki , üç diye sayarım
Bin milyona gelince... Atla

Ten



En çok ellerinden sevdim seni
Bir yanı çifte su verilmiş çelik
Bir yanı sıcacık ekmek içi
Sonra bildim
Tıpkı ellerin gibiydi
Ellerin gibiydi 
Ağzın da 
Senin

3 Mart 2014

Deli Şiirler -11



Bir demet kır çiçeği
Alır gider benden beni
Giyerim beyaz elbisemi
Hani okşamıştın
Okşamıştın tenimi
Sıyırıp usulca
Usulca eteğini

Deli Şiirler-10



Bir bardak martini
İçinde çakıstesi
Bir de sesin senin
Ve nefesin
Kuş uçuran 
Öpmelerin

Deli Şiirler -9



Ah gece sesleri
Hatırlatırlar bana
Hep seni...

Deli Şiirler -8



Kaç kere dedim
Azacık uzak dur benden
Yasemin falan vız gelir
Deli orman gülüyüm ben
Denizlerin kızıyım ben

Deli Şiirler -7



Geceyi çekiyorum içime
Yıldızlı gökyüzü büsbütün içimde
Sabahı çekiyorum içime
Gün ışığı olduğu gibi içimde
Seni çekiyorum kendime
İtirazsız geliyorsun
Öpüyor, öpüyorum seni
Öpüyorum gönlümce

Deli Şiirler -6



Öyle doğdum anamdan
Yüküm ağırdır benim
Bazen şarkılar söyler
Bazen dua ederim
Bu halimi seversin
Seversin de öpersin
Ancak kalmaz ki böyle
Haber gelir gelecekten
Karanlık günler yakın
Kızarsın duyunca sen
Oysa ne gelir elimden

Deli Şiirler -5



Bir karanlık geliyor
Geliyor biliyorum
Işığa çok dikkat et
Işığa yürüyorum

Deli Şiirler -4



Bir yalnızlık çöker üstüme
Alır kendimi yatırırım şiire
Damıtılmış gül suyu
Gül suyu sürerim yüzüme
Çok sürmez sen gelirsin
Biter yalnızlığım
Tuttururuz seninle
Bir deli sevişme

Deli Şiirler -3



Terimdeki tuzsun sen
Gökyüzümün mavisi
Denizdeki kumsun sen
Sudaki hayat izi
Elverir ki öpeyim
Öpeyim yüreğinden
Haydi biraz cesaret
Başla üst düğmelerden

Deli Şiirler -2



Mor bir sabah sefası
İnce ince türküledi
Sabahtı henüz
Erkendi
Çok erkendi
O eski sızı 
Usulca geldi
Etime girdi
Uyandım
Gelindim
Uyudum
Kadın
Uyandım 
Belaydım
Uyudum
Huzur
Uyandım
Ana
Uyudum
Yorgun
Uyandım
Sela
Kefeninde
Mevta

Deli Şiirler -1



Sert esiyor rüzgar
Katmış yaprakları önüne
Sürüm sürüm sürüklüyor
Severim eyy rüzgar çığlığını
Severim ele avuca sığmaz,
Zaptolunmazlığını
Ancak boşuna bekleme
Asla dönmem sana sırtımı
Kuru yaprak değilim ben
Yerlerde sürüklenmem

Deli Şiirler

                                   görsel:c.deliceırmak

Yüzükoyun yatıyorum sudan yatağımda
Gökyüzünden bulut yağmış, bulutları seyrediyorum
Bulutlar da yatağımda
Bir mevsimlik alacağım kalmış gökyüzünden
Yağmurlarımı bekliyorum gelecek kışa
Bekliyorum mutlaka