24 Eylül 2013

Dolores Ibárruri


“Dizlerimiz üzerinde yaşamaktansa ayakta ölmeyi yeğleriz”




İspanya’nın en tanınmış komünist kişiliği kuşkusuz Dolores Ibárruri’dir. Yetenekli bir ajitatör olarak efsaneleşti ve coşkulu konuşmalarıyla yazıları onun “La Pasionaria” (Tutku Çiçeği) lakabıyla anılmasına neden oldu. İspanya İç Savaşı’nda büyük “siyahlı ana”nın yükselttiği mücadele ve direniş çağrısı “No Passaran!” (Geçit Yok!), dünyanın her yanında faşizme karşı direnişin sloganı haline geldi. “Dizlerimiz üzerinde yaşamaktansa ayakta ölmeyi yeğleriz” sözü de ona aittir.



Asıl adı İsidora İbárruri Gómez olan Dolores İbárruri, Bask Bölgesi’nde Vizcaya kentine bağlı Gallarta’nın bir kasabasında yoksul bir madenci ailesinin 11 çocuğundan sekizincisi olarak dünyaya geldi. Çok küçük yaşlarından itibaren konuşma yeteneğiyle dikkat çekti. Öğretmeni öğretmen okuluna gönderilmesini istediyse de ailesi ekonomik durumu nedeniyle kızlarını okutamadı. Dolores balık satarak, hizmetçilik ve terzilik yaparak yaşamını kazanmak durumundaydı.




1916’da bir komünist ve maden işçisi olan Julián Ruiz Gabina’yla evlendi. Ağır yaşam şartları nedeniyle altı çocuklarından dördü erişkinliğe eremedi. Dolores, eşi politik faaliyetleri nedeniyle sık sık tutuklandığından tek başına ayakta durmak zorundaydı. 1917’de İspanya Sosyalist İşçi Partisi’ne üye oldu. Ekim Devrimi’nin ardından okumaya başladığı Marx ve Engels’in eserleri onun için kendi deyimiyle “yaşama açılan bir pencere” oldu.



Dolores 1920’de, İspanya Komünist Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Aynı yıl BASK Bölge Komitesi’ne seçildi ve bölgesinde hızla önemli bir politik figür haline geldi. Madenci gazetesi El Minero Vizcaíno için “La Pasionara” imzasıyla yazılar yazmaya başladı ve işçi hareketinde faal olarak çalıştı. 1930’da İspanya Komünist Partisi Merkez Komitesi’ne seçilen ilk kadındı. Kısa bir süre sonra kocasından ayrılarak Madrid’e yerleşti.

Partinin merkez yayın organı “Mundo Obrero”ya (İşçi Dünyası) yazdığı yazılar nedeniyle birçok kez tutuklandı. 1933’te parlamentoya milletvekili seçildi. Burada kadının toplumdaki yeri sorunuyla ilgilendi ve kadınların haklarını ve yaşam koşullarını iyileştirmek için çalışmalar yürüttü. Aynı yıl 13. parti kongresine katılmak üzere SSCB’yi ziyaret etti ve Moskova’da gerçekleştirilen Komintern’e (Komünist Enternasyonal) delege olarak katıldı.



1934’te Paris’te düzenlenen Dünya Kadın Kongresi’nde ülkesini temsil etti.

1936 seçimlerinde cumhuriyetçiler, sosyalistler ve komünistler birleşerek büyük bir zafer kazandılar. Milletvekili seçilen Dolores İbárruri İspanya İç Savaşı sırasında (1936-1939) temsilciler meclisine başkanlık etti. Dolores, “No Pasaran!” sloganı eşliğinde Cumhuriyetin savunusu için sesini daha da yükseltti. Faşist Franco birliklerine karşı radyoda ateşli konuşmalar yaptı ve savaşçıların morallerini yükseltmek için onları cephede ziyaret etti. Konuşmaları toplumun büyük bir kısmını, özellikle kadınları, anti-faşist mücadele için bir araya getirdi.



Kanlı üç yılın ardından 1939 yılında Madrid’in düşmesiyle beraber Milliyetçi güçler galip geldi. Cumhuriyetçi hükümetin Madrid’den çekilerek yerleştiği Barcelona da düştüğünde İbárruri yoldaşlarıyla birlikte önce Paris’e, ardından da Sovyetler Birliği’ne sığındı.
Mülteciliği sırasında Moskova’da İspanya Komünist Partisi’ni temsil etti ve sonraki yıllarda defalarca parti başkanlığına seçildi.


Tek oğlu Rubén, Kızıl Ordu’ya katıldı ve 1942’de Stalingrad savunması sırasında hayatını kaybetti. Sonraki yıllarda Lenin Madalyası ve Lenin Barış Ödülü başta olmak üzere
Sovyetler Birliği’nin en önemli nişanlarıyla onurlandırıldı. 1966’da “No Passaran!” adıyla otobiyografisini yayınladı.



Franco’nun ölümünün ardından Dolores İbárruri ülkesine geri döndü. Aynı yıl yeniden milletvekili olarak parlamentoya seçildi. Aktif politik yaşamını ölümüne değin sürdürdü. “La Pasionaria” 1989 yılında 93 yaşında Madrid’de geçirdiği zatürre sonucu yaşamını yitirdi.


HER ŞEYLERİNİ VERDİLER


 “Farklı ideolojilere, farklı dinlere mensup, farklı deri rengine sahip olan ama özgürlük ve adalete sevdalı komünistler, sosyalistler, anarşistler, cumhuriyetçiler, mücadelemize koşulsuz katılmak üzere buraya gelmişlerdi. Bizlere her şeylerini verdiler, gençliklerini veya olgunluklarını, bilgilerini ve deneyimlerini, kanlarını ve yaşamlarını, umutlarını ve arzularını verdiler ve bizden hiçbir şey talep etmediler. Onlar mücadelede yer almak istediler ve bizler için ölme onuruna erişmek istediler…”

(Dolores İbárruri’nin 28 Ekim 1938’de Barcelona’da yaptığı Enternasyonal Tugaylar’a veda konuşmasından. Birleşmiş Milletler Uluslararası Müdahale Etmeme Komitesi tüm yabancı askerlerin İspanya’dan ayrılmasına karar vermişti)