26 Haziran 2013

AŞK VE TUTKUNUN MÜZİĞİ


Yumuşacık, ipeksi dokunuşlardan doğan melodi doluştu önce kulaklarıma. Kendini doğuran dokunuşlar ve dokunuşlara olanak tanıyan parmaklar da en az müziği kadar yumuşacık görünüyordu.  Öylesine, kaygısız, suyun üzerinde salınıp duran bir tüy gibiydi devinimleri.
Biraz sonra hızlanan, açılıp kapanan  parmaklarla birlikte müzik de değişti, yumuşaklığından sıyrıldı ve vurucu tınılar kulaklardan sonra yürekleri de doldurdu. 

Şimdi daha güçlü çarpıyordu kralların geçtiği yoldaki sütunlara ve Salâmis’in ölümsüz, bilge yontularına. Görülemeyen ama sezilen kanlı canlı bir varlık gibiydi Paco Pena’nın müziği. Parmaklarının ucundan akan ruhu önce gitarının tellerine, sonra da müziğine yaşam veriyordu. Kulaklarımıza ve yüreklerimize akan bu müzik aşkın, tutkunun, kavganın müziğiydi. Bu duygular gibi inişli çıkışlı, yumuşak-sert, uzlaşmacı-kavgacı  bir müzikti.

Gitarıyla “bir” olan sanatçı İspanya toprağının ve ikliminin karşıtlıklarıyla  müziğini özdeşleştirmiş gibiydi. 

Gözlerimi kapatıp kendimi müziğin bende uyandırdığı çağrışımlara terk etmiştim ki var olana yeni bir “ses”in yeni bir “şey”in  eklendiğini duyumsadım. Ziller! İspanyol dansının simgesi kastanyet. Asi, mağrur ve tutkulu kadınların parmaklarında dillenen ziller. Gitarla  zillerin karşılıklı  meydan okuyuşlarında -hem görsel hem de işitsel- bir hazlar çeşitlemesiyle kendimizden geçtik bir süre.

Ve dans. Müziğin insan ruhunda yarattığı fırtınanın dışa vurumu, ketlenemez akışı. Fırfırlı etekler ve şallarla bezenmiş  bedenlerin, müziğin ritmiyle sarsılan, savrulan, kıvrılan o törensel dansı. Duyguların  vücut dilinde ifadesi. Öylesine kuşkuya yer bırakmaksızın açık seçik ve kesindi ki bu ifade, aşkı, tutkuyu, öfkeyi ve isyanı gözünüzle görebilirdiniz sahnede. Sözcükler bir kenara dizilip saygıyla eğilmeliydi  ve eğildi de Paco Pena’nın müziği karşısında o gece. 

Topukların yere vurulmasından çıkan kavgacı, isyankâr, yıkıcı ses yüreklerimizin düzenli, bildik ve yapıcı, yaşatıcı vuruşuyla karıştı. Ona müdahale etti. Yürek atışları da hızlandı.  Müzikten akan  enerji dansçıların vücudunda açığa çıktı ve herkese bulaştı. Antik tiyatronun yüzyıllardır uyuyan heykelleri bile efsanevi  çağlarını bırakıp geldiler. 

Çok çok güzel bir geceydi. İspanyol müziğinin yakıcı nefesi ruhlarımızı yalayıp geçti.




Tijen Zeybek
1/7/2000