birden bire gözüme ilişti. kemikli, zayıf omuzlarından tanıdım onu. kıvırcık saçlarına nicedir ak düşmüştü ama şimdi karlı tepeler gibiydiler. karası kalmamıştı. öylece yaklaştım, yaklaştığımı bilmeden. uzanıp dokundum omzuna. sakince dönüverdi. yüzü ufalmış, gözleri sınırsızca büyümüştü. acı/ılık bir sızıyla bakışları bakışlarıma kenetlendi. nasılsın, dedim. işte, dedi. başımı salladım. sustuk sonra. hep sustuk.