Bir Yaz Üşümesi ve Kıyamet Düşleri adlı iki romanı ve gazete köşe yazılarıyla hayata dokunan, duyarlı bir yürek olarak tanıdığımız Tijen Zeybek, "Adı hüzündür... Üşür" başlığıyla edebiyatın dışındaki üretimlerini paylaştığı seramik-heykel sergisiyle, 9-15 Mayıs 2011 tarihleri arasında Atatürk Kültür Merkezi'ndeydi.
Tijen Zeybek, görünenin değil görünmeyenin, bilinenin değil bilinmeyenin, zahiri olanın değil ama ille de batınînin, varlık âleminin değil ancak gaibin peşinden gittiğini vurguluyor.
Bu yol tutuşta zalimin değil asla, mazlumun, güçlünün değil zayıfın, ezenin değil ezilmek istenenin, tokun değil açın, varsılın değil, elbette yoksulun yanında olmayı seçiyor.
Tijen Zeybek, ne varsa insana dair yabancımız değildir demiş bin yıl önceden... Demiş amma, insana dair olan her şeyi de kabul etmeyerek... Bu yüzdendir ki gözünü açıp, yağmurları görüp, yüzünü suya verdiği andan beri zehir zemberek yazılar yazar, onları vicdanıyla tartar, yüreğinin yağıyla yumuşatır öylece salar hayatın bağrına.
Hayata ve insana bakarken, amacı görüneni görüntüsünden yakalamak ya da "an" içinde hapsetmek istemiyor, çünkü gözün gördüğüyle değildir onun işi.
Çoğu insan, kendi "iç"ini bilinmez bir ahir zamanda yaşıyorken hepimizin "iç"inde ve "iç"lerde saklı olanın peşindedir o. O kadar yabancılaştık ki kendimize, artık rüyalarımız daha hakikattir sürdüğümüz hayattan ve bizden. Biz sanallaştıkça sanal âlemlerde, bizi hakikate çağıran ses rüyalarımız oluyor. Tanrının sesi, doğanın sesi, ezelden gelip ebede gidenin, hakikatin.
Tijen Zeybek, tam da böylesi bir soluk alıp verişte olduğunu vurguluyor.
Hakan Çakmak