Hiç bu kadar kirlenmemişti yollarım, hiç bu kadar pislikle
çiğnenmemiştim. Hiç bu kadar yabancı düşmemişti bana insanım. Hiçbir sabah is
ve kuruma açmamıştım gözlerimi ve bana açılan gözler de hiç bu kadar benden
habersiz değildi. Ben ırzıma geçilen, kan ve pislik içinde yere serilen o eski sevdalınızım.
Ben, Lefkoşa’yım.
Hatırlar mısınız tüm delikanlılar bana âşıktı. Şarkılar bana
adanırdı hep. Zambak beyazı tenimdeydi yaseminlerin en taze kokusu. Kadınlar
evlerinden önce sokaklarımı yıkarlardı buz gibi sularla. Yazlık sinemalar ortak
yaşamımızın romantik nağmeleriyle aşka çağırırdı. Yaz akşamlarının portakal
çiçeği kokulu serinliği bendim, sulanan kapı önlerinin iç bayıltan toprak
kokusu bendim.
Ben sizin o eski sevdalınızım.
Ben, Lefkoşa’yım.
En beyaz, en yumuşak, en tütülü ekmek benim ekmeğimdi.
Annelerin çantasındaki hellimdi çöreğimin katığı. Köy çocukları sabah
karanlığında yolumu tutan ırgat babalardan şeher ekmeği isterlerdi hep. Akşam
köye dönen ırgatlar Lefkoşa Lefkoşa kokardı, şeher kokardı, ben kokardı.
Herkesin çantasında biraz da Lefkoşa vardı.
Ben sizin o eski sevdalınızım.
Ben, Lefkoşa’yım.
Birbirine dayanan dost evlerin minicik avlularında
çamaşırlar yıkanırdı, yürekler yıkanırdı, husumetler yıkanırdı. Toprak ve teneke saksılarda çardellalar gülücükler
saçardı. Tüm mutfaklar nane kokulu, yastıklar kınaçiçekliydi. Dipdiri ve umutluydum o zamanlar, tüm genç
kızlar gibi güzeldim ve cömertçe sunuyordum güzelliklerimi size.
Hatırladınız mı? Ben sizin o eski sevdalınızım,
Ben, Lefkoşa’yım.
Kolum kanadım kırık şimdi. Üzerimde bin bir yabanın ayak
izleri. Sarhoşların artığı, ayyaşların mezesiyim. Çoktan ölmüş olması gereken
bir orospu eskisiyim. Sessiz duruyorsam sesim olmadığından değil, size
söyleyecek sözüm kalmadığındandır.
Bakın, Yaseminci kadının hayali
azap içinde dolaşıyor Halk Sinemasının oralarda. Kurumuş yaseminleri buruşuk boynunda, çalacak
kapı, sarılacak dost arıyor bu nafile sokaklarda.
Hatırladınız mı? Ben sizin o eski sevdalınızım,
Ben, Lefkoşa’yım.
Sizden bin bir izi içimde taşıyorum halâ. Eski sokaklar
tanığıdır her şeyin. Arabahmet, Kuruçeşme, Yenicami. Elleri kolları kelepçeli,
gözleri bağlı esirler gibi şimdi. Arasta, Asmaaltı, Bandabuliya. Hepsinin
şakaklarında bir silâh, kurşunlar sürülmüş namluya. Çağlayan ve Ayluga, birer
dipçik darbesi canları var, o da avuçlarında.
Hatırlamadınız mı hâlâ? Ben sizin o eski sevdalınızım.
Ben, Lefkoşa’yım.
Hisarüstündeki bayram yerini unuttuysanız eğer, Eyribacağın
Meyhanesini hatırlarsınız mutlaka. Hani, nerede Cici’nin yerindeki kibar
erkekler. Dikkatlice kulak verirseniz eğer duyarsınız Aynalı’nın manilerini.
İçi buruk, kalbi kırıktır Aynalı’nın ve dinleyin, artık acıyla yoğrulmuştur
şiirleri. Aynalı’nın manilerini
duyarsınız duymasına da bilmem ki hâlâ içiniz çeker mi nane şekeri yemeyi. Ne
zamandır zehir zemberek Lefkoşa’nın her şeyi.
Hatırladınız mı beni? Ben sizin o eski sevdalınızım.
Ben, Lefkoşa’yım.
Tantin’in hamamında kimleri yunmadı ki buz kırağı sularım.
Enver’in kahvesinde nargile çekerdi adamlarım ve görmezlikten gelirlerdi pambuk
dulup bacaklarını yoldan geçen kadınlarımın. Kadınlar güleçti, kadınlar buzlu
limonatalar kadar serindi ve sümbüller kadar
mahçup bakışlıydı gözleri. Enver’in kahvesinin önünden geçerken, sertçe
çimdikleyip kızları, yere bakmalarını tembihlerlerdi.
Ben sizin o eski sevdalınızım.
Ben, Lefkoşa’yım.
Önce revü kızı sonra geçkin fahişe Abbas’ın Şerif. Ne kadar
da benziyor kaderimiz. Abbas’ın Şerif yorgun yorgun gitti de iki gün sonra
bulundu ölüsü, yazık. Nasılda benziyor kaderimiz. Ben Lefkoşa’yım o Abbas’ın
Şerif. Cömertçe sunduk kendimizi insanlara ama bilinmedi kıymetimiz.
Ağlamıyorsam eğer sanmayın ki tükendi gözyaşım.
İçimde biriktiriyorum acımdan damıttığım tuzlu suları, günü gelince,
yorgun bedenim hepinizden umudu kesip de yere serilince, kendi ölümü kendi
sularımla yıkamak isterim. Artık o gün
kimse bir tas su dökmesin gövdeme, kefenimi kimse dikmesin, ne ağıt ne de dua
isterim.
Ben Lefkoşa’ydım, O Abbas’ın Şerif. Nasılda benzedi
kaderimiz. Yorgun yorgun öldük ikimiz ve vefasızlık cehenneminde sahipsiz kaldı
ölülerimiz.