“Dizlerimiz üzerinde
yaşamaktansa ayakta ölmeyi yeğleriz”
İspanya’nın en tanınmış komünist kişiliği kuşkusuz Dolores Ibárruri’dir.
Yetenekli bir ajitatör olarak efsaneleşti ve coşkulu konuşmalarıyla yazıları
onun “La Pasionaria ”
(Tutku Çiçeği) lakabıyla anılmasına neden oldu. İspanya İç Savaşı’nda büyük
“siyahlı ana”nın yükselttiği mücadele ve direniş çağrısı “No Passaran!”
(Geçit Yok!), dünyanın her yanında faşizme karşı direnişin sloganı haline
geldi. “Dizlerimiz üzerinde yaşamaktansa ayakta ölmeyi yeğleriz” sözü de
ona aittir.
Asıl adı İsidora
İbárruri Gómez olan Dolores İbárruri, Bask Bölgesi’nde Vizcaya kentine bağlı
Gallarta’nın bir kasabasında yoksul bir madenci ailesinin 11 çocuğundan
sekizincisi olarak dünyaya geldi. Çok küçük yaşlarından itibaren konuşma
yeteneğiyle dikkat çekti. Öğretmeni öğretmen okuluna gönderilmesini istediyse
de ailesi ekonomik durumu nedeniyle kızlarını okutamadı. Dolores balık satarak,
hizmetçilik ve terzilik yaparak yaşamını kazanmak durumundaydı.
1916’da bir
komünist ve maden işçisi olan Julián Ruiz Gabina’yla evlendi. Ağır yaşam
şartları nedeniyle altı çocuklarından dördü erişkinliğe eremedi. Dolores, eşi
politik faaliyetleri nedeniyle sık sık tutuklandığından tek başına ayakta
durmak zorundaydı. 1917’de İspanya Sosyalist İşçi Partisi’ne üye oldu. Ekim
Devrimi’nin ardından okumaya başladığı Marx ve Engels’in eserleri onun için
kendi deyimiyle “yaşama açılan bir pencere” oldu.
Dolores 1920’de,
İspanya Komünist Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Aynı yıl BASK Bölge
Komitesi’ne seçildi ve bölgesinde hızla önemli bir politik figür haline geldi.
Madenci gazetesi El Minero Vizcaíno için “La Pasionara ” imzasıyla
yazılar yazmaya başladı ve işçi hareketinde faal olarak çalıştı. 1930’da
İspanya Komünist Partisi Merkez Komitesi’ne seçilen ilk kadındı. Kısa bir süre
sonra kocasından ayrılarak Madrid’e yerleşti.
Partinin merkez
yayın organı “Mundo Obrero”ya (İşçi Dünyası) yazdığı yazılar nedeniyle birçok
kez tutuklandı. 1933’te parlamentoya milletvekili seçildi. Burada kadının
toplumdaki yeri sorunuyla ilgilendi ve kadınların haklarını ve yaşam
koşullarını iyileştirmek için çalışmalar yürüttü. Aynı yıl 13. parti kongresine
katılmak üzere SSCB’yi ziyaret etti ve Moskova’da gerçekleştirilen Komintern’e
(Komünist Enternasyonal) delege olarak katıldı.
1934’te Paris’te
düzenlenen Dünya Kadın Kongresi’nde ülkesini temsil etti.
1936 seçimlerinde
cumhuriyetçiler, sosyalistler ve komünistler birleşerek büyük bir zafer
kazandılar. Milletvekili seçilen Dolores İbárruri İspanya İç Savaşı sırasında
(1936-1939) temsilciler meclisine başkanlık etti. Dolores, “No Pasaran!” sloganı eşliğinde
Cumhuriyetin savunusu için sesini daha da yükseltti. Faşist Franco birliklerine
karşı radyoda ateşli konuşmalar yaptı ve savaşçıların morallerini yükseltmek
için onları cephede ziyaret etti. Konuşmaları toplumun büyük bir kısmını,
özellikle kadınları, anti-faşist mücadele için bir araya getirdi.
Kanlı üç yılın ardından 1939 yılında Madrid’in düşmesiyle beraber
Milliyetçi güçler galip geldi. Cumhuriyetçi hükümetin Madrid’den çekilerek
yerleştiği Barcelona da düştüğünde İbárruri yoldaşlarıyla birlikte önce
Paris’e, ardından da Sovyetler Birliği’ne sığındı.
Mülteciliği sırasında Moskova’da İspanya Komünist Partisi’ni temsil etti
ve sonraki yıllarda defalarca parti başkanlığına seçildi.
Tek oğlu Rubén, Kızıl Ordu’ya katıldı ve 1942’de Stalingrad savunması
sırasında hayatını kaybetti. Sonraki yıllarda Lenin Madalyası ve Lenin Barış
Ödülü başta olmak üzere
Sovyetler Birliği’nin en önemli nişanlarıyla onurlandırıldı. 1966’da “No
Passaran!” adıyla otobiyografisini yayınladı.
Franco’nun
ölümünün ardından Dolores İbárruri ülkesine geri döndü. Aynı yıl yeniden
milletvekili olarak parlamentoya seçildi. Aktif politik yaşamını ölümüne değin
sürdürdü. “La Pasionaria ”
1989 yılında 93 yaşında Madrid’de geçirdiği zatürre sonucu yaşamını yitirdi.
HER ŞEYLERİNİ VERDİLER
“Farklı
ideolojilere, farklı dinlere mensup, farklı deri rengine sahip olan ama
özgürlük ve adalete sevdalı komünistler, sosyalistler, anarşistler,
cumhuriyetçiler, mücadelemize koşulsuz katılmak üzere buraya gelmişlerdi.
Bizlere her şeylerini verdiler, gençliklerini veya olgunluklarını, bilgilerini
ve deneyimlerini, kanlarını ve yaşamlarını, umutlarını ve arzularını verdiler
ve bizden hiçbir şey talep etmediler. Onlar mücadelede yer almak istediler ve
bizler için ölme onuruna erişmek istediler…”
(Dolores İbárruri’nin 28 Ekim 1938’de Barcelona’da yaptığı Enternasyonal
Tugaylar’a veda konuşmasından. Birleşmiş Milletler Uluslararası Müdahale Etmeme
Komitesi tüm yabancı askerlerin İspanya’dan ayrılmasına karar vermişti)