Ayıp değildir söylemesi çünkü suç benim değildir o yüzden
söyleyeceğim Yaşar Kemal ve dolayısıyla İnce Memed’le geç tanıştım ben. Bırakın
ilkokulu, ortaokulu lisede dahi okutmadılar, anlatmadılar, haberdar etmediler
bizi o koca yazar, o güzel insandan.
Utancı bana ait değildir. Ancak Yaşar Kemal’le, İnce Memed’le
tanıştığımda buna hazırdım. Onu söylemeliyim çünkü bunun önemli olduğunu
düşünüyorum. Büyük yazarların büyük eserleriyle hazırlıksız olarak buluşmamalı
çocuklar. Belki de onunla geç tanışmış olmam tam zamanında tanışmış olmam
anlamına gelmektedir. Yaşar Kemal çevre tasvirleriyle büyüler insanı. Alır sizi
ovaya götürür peryavşan kokusunu taa ciğerinizde duyarsınız. Alır sizi dağa
götürür, zirvesine çıkarır, ödünüz patlar aşağı bakamazsınız. Yaşar Kemal
anlatmaz size, yaşatır. Bir sarı çiğdem tarif eder ki o ne sarıdır öyle
yarabbi, gözleriniz kamaşır ve asla görmediğiniz ama gönül gözüyle idrak
ettiğiniz o sarıyı mümkünü yok bir daha unutamazsınız.
İnsana dair derin bilgiler veren ender romancılardandır
Yaşar Kemal. O, romanlarında insanı ne yüceltir, ne küçültür ama onu olduğu
gibi, tüm zayıflıkları ve gücüyle, tüm kusur ve güzellikleriyle, fedakârlık ve
çıkarcılıklarıyla, yücelik ve alçaklıklarıyla, öylece çırılçıplak koyar
önünüze. Ve siz o insanlarla, bu insanlık mevhumuyla, tüm bu hakikatle önce ne
yapacağınızı şaşırırsınız. Kaçmak ister kaçamazsınız. Sindirmeniz için zamana
ihtiyaç duyarsınız. Çünkü ancak ondan sonradır ki düşünceniz bir yere yönelir,
yalpalamaktan, çatışmaktan, yinelenmekten azade olur ve kendi seyrini alır.
Sizi sizle yüzleştirir aslında romancı. Ama bütün bu söylediklerimden
olumsuz, insanın kolunu kanadını kıran bir anlatım gelmesin sakın ola aklınıza.
Tam tersine kâh sevinçten deliye dönerek, kâh kederden gebererek ama sadece on beş
yirmi sayfa sonra sanki yeryüzündeki tüm güçleri kuşanmışçasına kendinizi her şeye
hazır hissederek okur gidersiniz koca romanı.
Yaşar Kemal romanı okumak asla sadece okumak kavramıyla
açıklanamaz. Yaşar Kemal romanlarında, özellikle İnce Memed’lerde iki faktörden
birisiniz; Siz ve roman. Bir dünya siz, bir dünya roman. Kâh o size akar, kâh
siz ona akarsınız. Bazen içleriniz, içerikleriniz karışır romanla, başınızı
kitaptan alıp pencereden dışarı bakınca Anavarza ovasını, Yüreğir’i, Mesaryanın
orta yerinde ya da Lefkoşa’nın ortasında bir apartman dairesinden Akdenizin
mavi sularını görmeyi beklersiniz. Tam o anda, işte tam da görmeyi
beklediğinizi göremediğiniz o “yokluk” anında olanlar olur. Değişirsiniz.
İçinizde bir şey “çıt” diye kırılıverir. O kırıkla ne yapacağınız siz kalmıştır
artık. Ve yolculuğunuzun geri kalanına.
“Kimi zaman Çukurova’ya bahar birdenbire iner. Çiçekler
tomurcuklanır, kuşlar, arılar, böcekler, otlar birdenbire bastırır. Ilık güneş
apaydınlık ortalığı doldurur. Kurdu kuşu, börtü böceği, yılanı karıncasıyla
bütün yaratık yuvalarından dışarıya uğrayıp şaşkın, telaşlı, yeni, taze bir
dünyaya kavuşmanın sevinci içinde yumuşacık toprakta gezinirler. Akdenizin
üstünden yekinen, parça parça ak bulutlar, ovanın toprağına koyu, pul pul
gölgelerini bırakarak Toros dağlarına giderler. Ve birdenbire, nereden geldiği
belirsiz yağmurlar yağar. Ortalığı seller götürür. Sular taşar, yörelerine
sapsarı milleri yayarak Akdenize deli bir hızla akarlar, mavi suyu kırmızıya
boyarlar. Keskin mor kayalıkların aralarında, ışıltılı sarı çiğdem çiçekleri
açar, sarvan kurmuş sarı çiğdemlerin bir ulu bahçesi olur dağlar. Ve bin bir
çiçekle, kokuyla nennilenirler. Turaç sesleri gelir durmadan, kuytulardan,
bucaklardan.”
Yaşar Kemal – İnce Memed 3
Yaşar Kemal’in en okunası romanları:
1- İnce
Memed – 1,2,3
2- Dağın Öte Yüzü üçlemesi
1-Ortadirek
2-Yer Demir Gök Bakır
3- Ölmez Otu
3- Akçasazın
Ağaları
1-
Demirciler Çarşısı
2-
Yusufcuk Yusuf
4- Bir Bulut Kaynıyor
5- Sarı Sıcak
6- Fırat Suyu
Kan Akıyor Baksana
Usta’yı en iyi anlatan cümlelerinden bir seçki;
"Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel
şiir, barıştır."
"Kendine güvendiğin için yalancı değilsin. Yalan dolan
bilmediğin için yalan karşısında yenileceksin. Yalanın gücü doğrunun
güçsüzlüğünden değildir. Yalanın geleneği var, senin doğrunun her gün yeniden
yaratılması gerek. Her gün bir şafak çiçeği gibi yeniden açması gerek. Sen
yenileceksin. Yenilmenin tadına varacaksın. Yenilmeyen doğru yenmiş sayılmaz.
Doğru yenile, yenile öyle keskin bir hale gelmeli ki; Yüz bin yıl su altında
yıkanmış, düzelmiş çakıl taşı gibi olmalı. "
"Her yıl bahar çiçeğe durduğunda, dünya nennilendiğinde,
Ağrıdağının çobanları dört yandan gelirler, kepeneklerini gölün bakır toprağına
atıp üstüne otururlar. Bin yıllık sevda toprağının üstüne otururlar. Tan
yerleri ışırken kavallarını bellerinden çekip Ağrıdağının öfkesini, sevdasını
çalarlar. Ve gün kavuşurken bir ak kuş gelir..."
Ağrıdağı Efsanesi
"Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir
çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım."
"Şu dünyada her bir yaratığın tutunacak bir dalı var, insanın
yok. Şu dünyada yalnız olan, kimsesiz, çaresiz olan yalnız be yalnız insandır.
Herkesin, her şeyin yaşaması, ölümsüzlüğü var, insanın yok. Ağaç, kuş, otlar,
böcekler, yılanlar çiyanlar, hiçbirisi, hiçbirisi yok olmuyor. Ama insan yok
oluyor. Çünkü insan kendinde başlayıp kendinde bitiyor."
Demirciler Çarşısı Cinayeti
"Şu insanlar, şu dünyada var oldukça her şeye akıl
erdirecekler, kartalın uçuşuna, karıncanın yuvasına, ayın, günün doğuşuna,
batışına, ölüme, kalıma, her şeye akıl sır erdirecekler. Karanlığa ışığa, her
şeye, her şeye akıl erdirecekler, tek insanoğluna güçleri yetmeyecek. Onun
sırrına ulaşamayacaklar."