17 Temmuz 2013

Yaşar Kemal


Ayıp değildir söylemesi çünkü suç benim değildir o yüzden söyleyeceğim Yaşar Kemal ve dolayısıyla İnce Memed’le geç tanıştım ben. Bırakın ilkokulu, ortaokulu lisede dahi okutmadılar, anlatmadılar, haberdar etmediler bizi o koca yazar, o güzel insandan.  Utancı bana ait değildir. Ancak Yaşar Kemal’le, İnce Memed’le tanıştığımda buna hazırdım. Onu söylemeliyim çünkü bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Büyük yazarların büyük eserleriyle hazırlıksız olarak buluşmamalı çocuklar. Belki de onunla geç tanışmış olmam tam zamanında tanışmış olmam anlamına gelmektedir. Yaşar Kemal çevre tasvirleriyle büyüler insanı. Alır sizi ovaya götürür peryavşan kokusunu taa ciğerinizde duyarsınız. Alır sizi dağa götürür, zirvesine çıkarır, ödünüz patlar aşağı bakamazsınız. Yaşar Kemal anlatmaz size, yaşatır. Bir sarı çiğdem tarif eder ki o ne sarıdır öyle yarabbi, gözleriniz kamaşır ve asla görmediğiniz ama gönül gözüyle idrak ettiğiniz o sarıyı mümkünü yok bir daha unutamazsınız.

İnsana dair derin bilgiler veren ender romancılardandır Yaşar Kemal. O, romanlarında insanı ne yüceltir, ne küçültür ama onu olduğu gibi, tüm zayıflıkları ve gücüyle, tüm kusur ve güzellikleriyle, fedakârlık ve çıkarcılıklarıyla, yücelik ve alçaklıklarıyla, öylece çırılçıplak koyar önünüze. Ve siz o insanlarla, bu insanlık mevhumuyla, tüm bu hakikatle önce ne yapacağınızı şaşırırsınız. Kaçmak ister kaçamazsınız. Sindirmeniz için zamana ihtiyaç duyarsınız. Çünkü ancak ondan sonradır ki düşünceniz bir yere yönelir, yalpalamaktan, çatışmaktan, yinelenmekten azade olur ve kendi seyrini alır.

Sizi sizle yüzleştirir aslında romancı. Ama bütün bu söylediklerimden olumsuz, insanın kolunu kanadını kıran bir anlatım gelmesin sakın ola aklınıza. Tam tersine kâh sevinçten deliye dönerek, kâh kederden gebererek ama sadece on beş yirmi sayfa sonra sanki yeryüzündeki tüm güçleri kuşanmışçasına kendinizi her şeye hazır hissederek okur gidersiniz koca romanı.
Yaşar Kemal romanı okumak asla sadece okumak kavramıyla açıklanamaz. Yaşar Kemal romanlarında, özellikle İnce Memed’lerde iki faktörden birisiniz; Siz ve roman. Bir dünya siz, bir dünya roman. Kâh o size akar, kâh siz ona akarsınız. Bazen içleriniz, içerikleriniz karışır romanla, başınızı kitaptan alıp pencereden dışarı bakınca Anavarza ovasını, Yüreğir’i, Mesaryanın orta yerinde ya da Lefkoşa’nın ortasında bir apartman dairesinden Akdenizin mavi sularını görmeyi beklersiniz. Tam o anda, işte tam da görmeyi beklediğinizi göremediğiniz o “yokluk” anında olanlar olur. Değişirsiniz. İçinizde bir şey “çıt” diye kırılıverir. O kırıkla ne yapacağınız siz kalmıştır artık. Ve yolculuğunuzun geri kalanına.





“Kimi zaman Çukurova’ya bahar birdenbire iner. Çiçekler tomurcuklanır, kuşlar, arılar, böcekler, otlar birdenbire bastırır. Ilık güneş apaydınlık ortalığı doldurur. Kurdu kuşu, börtü böceği, yılanı karıncasıyla bütün yaratık yuvalarından dışarıya uğrayıp şaşkın, telaşlı, yeni, taze bir dünyaya kavuşmanın sevinci içinde yumuşacık toprakta gezinirler. Akdenizin üstünden yekinen, parça parça ak bulutlar, ovanın toprağına koyu, pul pul gölgelerini bırakarak Toros dağlarına giderler. Ve birdenbire, nereden geldiği belirsiz yağmurlar yağar. Ortalığı seller götürür. Sular taşar, yörelerine sapsarı milleri yayarak Akdenize deli bir hızla akarlar, mavi suyu kırmızıya boyarlar. Keskin mor kayalıkların aralarında, ışıltılı sarı çiğdem çiçekleri açar, sarvan kurmuş sarı çiğdemlerin bir ulu bahçesi olur dağlar. Ve bin bir çiçekle, kokuyla nennilenirler. Turaç sesleri gelir durmadan, kuytulardan, bucaklardan.”

Yaşar Kemal – İnce Memed 3




Yaşar Kemal’in en okunası romanları:

1-      İnce Memed – 1,2,3
2-       Dağın Öte Yüzü üçlemesi
1-Ortadirek
2-Yer Demir Gök Bakır
3- Ölmez Otu
      3- Akçasazın Ağaları
            1- Demirciler Çarşısı
            2- Yusufcuk Yusuf
      4-  Bir Bulut Kaynıyor
      5- Sarı Sıcak
      6- Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana




Usta’yı en iyi anlatan cümlelerinden bir seçki;

"Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır." 


"Kendine güvendiğin için yalancı değilsin. Yalan dolan bilmediğin için yalan karşısında yenileceksin. Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalanın geleneği var, senin doğrunun her gün yeniden yaratılması gerek. Her gün bir şafak çiçeği gibi yeniden açması gerek. Sen yenileceksin. Yenilmenin tadına varacaksın. Yenilmeyen doğru yenmiş sayılmaz. Doğru yenile, yenile öyle keskin bir hale gelmeli ki; Yüz bin yıl su altında yıkanmış, düzelmiş çakıl taşı gibi olmalı. "


"Her yıl bahar çiçeğe durduğunda, dünya nennilendiğinde, Ağrıdağının çobanları dört yandan gelirler, kepeneklerini gölün bakır toprağına atıp üstüne otururlar. Bin yıllık sevda toprağının üstüne otururlar. Tan yerleri ışırken kavallarını bellerinden çekip Ağrıdağının öfkesini, sevdasını çalarlar. Ve gün kavuşurken bir ak kuş gelir..."   
Ağrıdağı Efsanesi


"Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım." 


"Şu dünyada her bir yaratığın tutunacak bir dalı var, insanın yok. Şu dünyada yalnız olan, kimsesiz, çaresiz olan yalnız be yalnız insandır. Herkesin, her şeyin yaşaması, ölümsüzlüğü var, insanın yok. Ağaç, kuş, otlar, böcekler, yılanlar çiyanlar, hiçbirisi, hiçbirisi yok olmuyor. Ama insan yok oluyor. Çünkü insan kendinde başlayıp kendinde bitiyor."    
Demirciler Çarşısı Cinayeti


"Şu insanlar, şu dünyada var oldukça her şeye akıl erdirecekler, kartalın uçuşuna, karıncanın yuvasına, ayın, günün doğuşuna, batışına, ölüme, kalıma, her şeye akıl sır erdirecekler. Karanlığa ışığa, her şeye, her şeye akıl erdirecekler, tek insanoğluna güçleri yetmeyecek. Onun sırrına ulaşamayacaklar."